22 Nisan 2008 Salı

Kıbrıs



Kıbrıs... Günün hadisesi... Zaten bizde bir hadise günün olmadan konuşulmaz. Mücerretlere kimse gelmez.


Kıbrıs nedir?..


Bir yerde üç vasıf aranır:(Jeo Ekonomik), (Jeo Stratejik-askerî), (Jeo Etnik-kavmî).


Bu üç kıymetin önünde Kıbrıs nedir?


Evvelâ ekonomiyi ele alalım: Kıbrıs keleş bir araziden ibarettir ve bir kıymet ifade etmez!.. Alan için bir yüktür. Kıymetleri tesbit edelim. (Jeo Stratejik); bunu anlamıyorlar!.. Efendim, bize oradan ihraç yapabilirler mi? Senin bugün mensub olduğun politik anlaşmada üzerine Kıbrıs'tan bir ihraç bahis mevzuu mu?.. Yunan'ın bunu tek başına yapması kolay mı?.. O halde?.. O halde şu; On iki ada elinde dururken, İzmir dağının batıp da karabatak gibi çıktığı adalar dururken, Kıbrıs'a (stratejik) kıymet atfedebilir miyim?.. Kıbrıs muazzam bir (stratejik) kıymet sahibidir; ama taarruz etmek için... İyi anlayın meseleleri... Nitekim Hz. Muaviye devrinde, Kıbrıs, İslâm İmparatorluğunun basamak taşı olarak fethedilmiş, sonra el değiştirmiş, nihayet Osmanlıların eline geçerken de, muazzam bir taarruzun Avrupa'ya doğru basamak taşı olmuştur. Demek ki, dışarıya doğru kuvvetini şevkeden adamın elinde kıymet... Bana oradan korku gelmez!.. Zaten Oniki ada ortadadır!..


Şimdi en nazik noktaya geldik. (Jeo Etnik)... Kavmî... Çok üzülerek söyleyeyim size: Ben Havzacı değilim... Demin tekrar ettiğim gibi... Ben insancıyım ve şahsiyetçiyim. Bir şahsiyet en kötü yerden çıkabilir... En iyi yerden de hiçbir şey çıkmayacağı gibi... Fakat sahaların da, havzaların da Allah'ın mahlûku olarak, bir ortalama mânaları vardır!.. Kemmiyette, Kıbrıs'ta seksen ilâ yüzbin Türk var... Şimdi keyfiyete gelelim. Televizyon soruyor: «Ne istiyorsun ana vatandan?» diyor. «İçki istiyorum!» cevabını alıyor. Kıbrıs Türk'ü de budur!.. Hakikati istiyor musunuz?.. Acıtıyor mu?.. Nedir bu samimiyetsizlik?.. Sen tut, öyle bir iş yap ki, Kıbrıs'ı millî haysiyet meselesi haline getir!..


Nasıl olmuşsa olmuş, millî haysiyet haline getirilmiş bir kere... Doğrudur!.. Bu bir millî haysiyettir.. Yapılması gerekli... Yalnız ne yapıldığı bilinerek... Bugünkü, yahut devrik hükümetin yerinde herhangi bir hükümet olsaydı, Kıbrıs'ın o Yunan cuntasının küstahlığına karşı âkibeti bu olacaktı. Şahsın hüneri yok... Bir tane hüner var; şu kadar senenin, altun ordusunu kurmuş bir ırkın Mehmetçiğinin, hâlâ içinde kalan bir cevher rolünü oynamıştır!.. Bu rolü de çok büyütmemek lâzımdır! Çünkü karşımızda teşkilâtlı düşman mevcut değildir!..


Teferruata girmek istemem... Ve nihayet Mehmetçiğin zaten tarihî gelişi olarak elinde bulundurduğu bir meziyeti hemen apar, Mehmetçiğin sırtına çık, rey dilenmeye başla!..


Kapısına bir haydut dayanıp da, anasının ırzına tasalluta kalktığında, onun, haydudu öldürdükten sonra anasına dönüp; «Şimdi neyin varsa bana ver!» Demesine benzer!.. Anasının ırzını koruduğu için anasından rüşvet isteyen küstah!.. Ve sofrayı devir, bugünkü manzara doğsun...


Hikâye budur!..


Kıbrıs da bu...


(Hesaplaşma / Necip Fazıl Kısakürek)



RÖPORTAJ


Yeni, gelenekçi, ruhçu, mukaddesatçı Anadolu gençliğinin çilekeş hamurkarı Necip Fazıl Kısakürek... Onu bütün çapı ile, dost ve düşman, kim tanımaz!


Dergimizin Kıbrıs davası üzerinde tertiplediği röportaj serisine onunla başlaması elbetteki, en doğru hareketti. Telefonla müracaatımıza hiç bir neşir organının, hiç bir davetine, hiçbir şekilde cevap vermediğini, fakat MTTB'den gelen bu isteği zevkle kabul edeceğini bildiren Üstad, bizi evine çağırdı.


Evinde, şehir hayatına sırt çevirmiş ve kendi kendisini tecrit etmiş, sesten, şamatadan, her türlü manasız tezahürlerden uzak, bir nevi (akvaryum)abenzeyen, mukaddesatçı gençliğin sık sık doldurduğu evinde Üstadı bizi bekler bulduk. Hemen söze başladı:


NECİP FAZIL - Memlekette hemen her davada olduğu gibi, Kıbrıs meselesinde de haysiyetli bir anlayış bulunduğuna kani değilim.


MİLLİ GENÇLİK - Bir muhasebe yapmak ger~kirse bize -göre Kıbrıs meselesini nasıl değerlendirirsiniz?


NECİP FAZIL - Yirmi yılık Kıbrıs çıbanı patlak, verdi vereli aylar geçtiği halde, ortada hala mesel.enin peçesini kaldırabilmiş bir kalem veya ağız göremiyorum. Mesele daima bakireliğini muhafaza,etmekte ve benim bu zamana dek susmaktaki zaman kaybım, teşhis bakımından herhangi bir gecikme ifade etmekten uzak bulunmakta.


Türk’e göre Kıbrıs, “yurtta sulh, cihanda sulh” gibi, pasiflerin pasifi ve her türlü taarruz potansiyelinden yoksun, bütün derdi nefsini müdafaadan ve kabuğuna çekilip oturmaktan ibaret bir telakki gözüyle. Evet, böyle bir telakki gözüyle kocaman bir “hiç”tir.


Başta Araplar ve Osmanlılar tarafından,içeride tam bir oluştan sonra dışarıyı ve dünyayı kendisine irca, yani taarruzu bir gaye uğrunda feth ve teshir edilen Kıbrıs, ancak böyle bir davranış gözüyledir ki, her şeydir.


MİLLİ GENÇLİK- Kıbrıs ekonomisi ve stratejisi hakkında çok şey söylendi, fakat “etnik” bakımdan değeri nedir?


NECİP FAZIL - Hakikat aşkına çekinmeden bildirelim ki, Kıbrıs Türk ferinin (etnik) Türk kanadında mevkii -iyiler ve halisler daima müstesna- Türk ruhunun gerçek ve sağlam nescini vadetmekte zayıftır. Ve zaten mesele 80-90 bin Türkü kurtarmaktan ibaretse, Balkanlardan Orta Asya’ya kadar milyonlarca esir Türk yaşarken böyle bir rizikoya girmeyi emredici bir imtiyaz ve hususilik arz etmekten uzaktır.


MİLLİ GENÇLİK- Kıbrıs üzerinde emeli olan devletlere göre Kıbrıs’ın durumu nedir?


NECİP FAZIL- Sorunuzu, Yunan ve ingilize göre, Amerika ve Moskof’a göre, Araplar ve İsrail’e göre Kıbrıs şeklinde bölümlere ayırarak cevaplandırayım.


Yunana göre Kıbrıs; efendileri hesabına, tepesine “Büyük Yunanistan ve Elenizm” yazılı putlu bayrağı dikilmiş (fantazik) ve hayali bir bekçilik kulesinden başka bir şey değildir. 0, Kıbrısı, tek başına ne bir atlama taşı diye kullanabilir, ne de bir iç oluşun sınır karakolu olarak muhafaza edebilir.


İngiliz’e göre Kıbrıs; İngiltere, Sultan Abdülhamid’den ariyet suretiyle aldığı Kıbrıs’ı, Asya ve Afrikadaki imparatorluk ağının dalyan bekçiliği kulübesi olarak, ikinci Dünya Savaşı sonuna kadar muhafaza etti ve bu savaşı kazanmasına rağmen imparatorluğunu kaybedince artık bu yükü taşımaktan vazgeçti; orada bir iki noktayı elinde ve emrinde bulundurmakla yetindi. işte ne olduysa bundan sonra oldu. Kıbrıs ortada kaldı; ve (stratejik bakımdan gözleri kendisine dönük olup da el uzatmaktan çekinen büyük kuvvetlerin ses çıkaramayacağı bir kukla devlet haline getirilmekten başka bir tasfiye şekline imkan bırakmadı.


Amerika’ya göre Kıbrıs; ikinci Dünya Savaşı arkasından, onun, bayrağını dünya çapında bir hakimiyet sahasına dikme sevdasına düşmüş olması bakımından, birinci derecede kıymet sahibi bir kontrol, murakabe, müdahale ve gerektiğinde taarruz merkezidir; ve bütün yükü karşılıksız çekilecek bir (strateji) noktasıdır... Batılı diplomatların Kıbrıs’ı, “batırılamaz kocaman bir uçak gemisi” diye vasıflandırmaları yerindedir. Ve işte 6. Filoyu; daima arkalarında gezen ve hep sayıları artırılan Moskof deniz kuvvetlerinin Akdeniz’de mevcut hikmetleri de, bu noktaya, bu noktanın belirttiği manaya bağlıdır.


Moskof’a göre ise Kıbrıs; şimdilik (tez) ve (aksiyon) Amerika’da, (antitez) ve (reaksiyon) kendisinde olarak tam tersidir Moskof’un, Kıbrıs etrafında her Amerikan adımını çelmelemek, işi çıkmaza sokmak ve o havzada bir kargaşalık zemini sürdürmekten gayri hiçbir politikası olamaz; ve üçüncü dünya savaşını açmak kararını vermedikçe elinden hiçbir şey gelemez. Kıbrıs’ta hakimiyet kaydedecek bir Amerikalı eli, Sovyetlere göre, Baku ve İran petrollerinden Arap yarımadasına ve Şimal Afrika’sına kadar dünyanın şah damarı olan petrol sahasını, avucunda tutmak manasına gelir ve bu elin mutlaka bileğinden kavranması gerekir. Bu noktadan idrak edilmesi gerekir ki, Kıbrıs’ın bütün ehemmiyet ve kıymeti, Amerika ile Rusya arasındadır .


MİLLİ GENÇLİK - Ortadoğu açısından Kıbrıs’ın ehemmiyeti?


NECİP FAZIL - Araplar ve İsrail’e göre Kıbrıs’ı değerlendirirken busoruya ister istemez geleceğiz. Kıbrıs’ta fethedilemez bir kal'a halinde Amerikan üslenmesi İsrail’i mesut edeceği kadar , petrol havzasındaki Arap dünyasını berbat eder .Zira oradan desteklenecek ve israil topraklarından hız alarak gelişecek- bir toslama', Irak, Hicaz ve Libya müsellesinin çerçevelediği büyük ve hayatı madde “petrol” sahasını her an kontrolü altına alabilecek bir harekete yol açabilir. Hatta Kıbrıs’a istinatlı bir kontrol, herhangi büyük bir inkişaf ve ihtilat takdirinde İran ve Kafkas Petrollerine kadar yalayıcı bir sınır çizebilir.


O halde İsrail’e, Kıbrıs’ta Amerikan üslenmesini elinden geldiğince kolaylaştırmak, Araplara da engellemek düşer.


Türk’e göre Kıbrıs; esasta bir “lüzumsuz” ve “değersiz”in, artık kat'i bir lüzum ve değer haline getirildiği ve bir hatanın doğru olarak yürütüldüğü nokta olmuştur. Ters ve yanlış bir pasın gole çevrilmesi gibi...


Yunan için de vaziyet, gerçekleşmez bir servet gayesinin sarhoşluğuyla ana sermayesini tehlikeye düşüren ve “Elenizm” rüyasını kabusa çeviren ve sonunda kendisini apışmış bırakan hayalı bir hedef ...


İngiliz için, gidenin bir daha gelmeyeceği hakikatini ihtar edici ve buna rağmen biraz tutunmayı ve geleceği kollamayı tavsiye kılıcı bir bekleme iskelesi...


Amerika ve Rusya hesabını da karşılıklı “aktivite –harekiyet” yolları bakımından hayatı kıymet...


Neticede İsrail ve Araplar için, birinin Amerika, öbürünün de ister istemez Rusya taktiğine yardımcılığını gerektiren en nazik bir mevkii...


İşte, bize, Kıbrıs hareketi sırasında gayet sıcak ve fedakar bir yüz gösteren Arap dünyasını, kavimler arasındaki din birliği yanında, bu ölçüye bağlı görmek lazımdır. Amerikanın Kıbrıs davasında oynayacağı son rol billurlaşıncaya kadar İslam ve Arap alemi Türkiye’ye yardım çehresi göstermekle mükelleftir .Her halde, Yunan hegemonyası altında bir Kıbrıs, bu idare karşısına dikilici bir Türk maniası Araplarca hoş görülemez. Böyle olursa, petrol idealinin tepesine bir de haç bindirilmiş olur.


Amerikanın Kıbrıs’ta üslenmesi, bugünden “oldu-bitti” ifade edici bir başlangıç olduğuna ve hatta Yunanlıdan fazla Türkü tercih ettiren bir mana belirttiğine göre de, kıskaca alınmış ve “ehven-i şer”ler peşinde, hayat tedarikine zorlanmış ülkeler için, Kıbrıs’ta köprübaşı kuran bir Türkiye daima tercih unsuru teşkil eder .Bizim için de bu, tercih unsuru olmak mevkii, bugünlük, nefs müdafaamızın en doğru, yahut mecburi stratejisini gösterir.


Yunanın Amerika’ya omuz çevirme cilveleri yapmasındaki sebep işte bu tercih noktasında düğümlenmekte ve neticede nasıl olsa bir teseli mükafatı kazanacağını bilmekten gelen bir naz ifade etmektedir.


MİLLİ GENÇLİK - Teşekkür ederiz üstadım.


(Yukarıdaki röportaj; Üstad Necip Fazıl ile Kıbrıs Barış Harekatından beş ay sonra Aralık 1974 tarihinde M.T.T.B’nin çıkarttığı MİLLİ GENÇLİK dergisi tarafından yapılmıştır. )

Hiç yorum yok: